En küçük ölçü birimi olarak Planck sabiti, prensipte ulaşabileceğimiz en yüksek kesinliği bize gösteriyor. Bu durum ölçüm aletlerimizin bize sunabileceği pratik kesinlikten öte, kozmosun koyduğu teorik sınıra işaret ediyor.
Ulaşılabilecek en yüksek kesinliğin ilkesel tanımını Heisenberg sunarken, en yüksek doğruluğun ilkesel tanımını Einstein sunuyor. Özel görelilik ilkesine göre, referans sisteminden bağımsız olarak ışık hızı mutlak doğrulukta bir değere sahip. Altın oran olarak bilinen fi sayısı, doğal logaritma tabanı olarak Euler (e) sayısı ve meşhur pi sayısı da mutlak doğruluğun daha eski nicel örneklerinden sayılır.

5.39x10-44 s olan Planck zamanı ile kıyaslandığında teorik kesinlik sınırına pratik olarak halen oldukça uzağız. Ancak bu derecede kesinlik, yerçekiminin uzay-zamanda yol açtığı değişimleri çok daha hassas olarak ölçmeye, karanlık madde, kara delikler ve derin uzayla ilgili araştırmaları yeni boyutlara taşımaya yetiyor.